Boşanma denilen kavram aslında evliliğin yasal olarak sona ermesi şeklinde açıklanabilmektedir. Her ne kadar günümüzde daha sık karşılaşılsa da aslında boşanma hukuku, kavramı çok eski çağlardan beri var olmaktadır. Hatta tarihsel birçok kaynakta günümüz modern dünyasının boşanma davaları gibi olmasa da birçok boşanma geleneğinin ve kültürünün varlığı bilinmektedir.
Türk Hukukunda Boşanma
Türk Hukukunda Boşanma davaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre görülmektedir. Bu kanuna göre boşanmanın gerçekleşebilmesi için öncelikle eşlerin son altı ay içinde yaşadıkları bölgedeki Aile Mahkemesine eğer o bölgede Aile Mahkemesi yoksa da Asliye Hukuk Mahkemelerine başvurmaları gerekmektedir.
Boşanma hukuku sürecinde iki farklı dava türü bulunmaktadır. Bunlardan biri Anlaşmalı Boşanma bir diğeri ise Çekişmeli Boşanma davalarıdır.
Anlaşmalı Boşanma davalarında eşler boşanma davasının tüm hususlarında hem fikir olmuş ve bu dava içerisinde mutabıka varmış olmaları gerekmektedir. Çekişmeli Boşanma davalarında ise boşanma sürecinde taraflardan birinin belli bir direnç göstermesi gerekmektedir. Çekişmeli Boşanmalarda taraflar belli bir mutabıka varamamış olurlar ve aslında mahkeme bu durumda ağırlığını göstermek durumunda kalmaktadır.
Ancak, 22 Kasım 2011’de kabul edilen 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu ile birlikte boşanma gerekçeleri Türk hukukunda yeniden gözden geçirilmiş ve ilgili düzenleme ile birlikte eşlerin boşanması ancak ve ancak bir mahkeme kararıyla mümkün kılınmıştır.
Bu sebeple de kanunda sayılan gerekçeler dışında herhangi bir nedene dayanarak eşlerin boşanması mümkün olmamaktadır. Kanunda bu gerekçeler mutlak, nispi sebepler ve genel, özel sebepler olarak iki ayrı sınıflandırmaya sokulmuştur. Bu düzenleme ile boşanma gerekçeleri sadece şunlar olarak kabul edilmiştir; zina, hayata kast, pek kötü ya da onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz bir hayat sürme, terk etmek, akıl hastalığı, evlilik birliğinin sarsılması gibi durumlar boşanmanın özel ve mutlak sebepleri arasında gösterilmektedir.
Bir eylemin, hareketin, faaliyetin zina sayılabilmesi için eşlerden birinin üçüncü bir kişi ile cinsel organlar dahil olacak şekilde ilişkiye girmesi gerekmektedir. Sarılma, öpüşme gibi fiiller zina kapsamında değerlendirilmemektedir. Ayrıca eşcinsel ilişkiler de Türkiye uygulamasında zina kapsamında yer almamaktadır.
Zina sebebiyle boşanma davasını açmak isteyen eş, olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve zina olayının gerçekleştiği beş yıl içinde davayı açması gerekmektedir. Aksi halde beş yılın sonunda hak düşürücü süre sebebiyle, davayı açmayan eş hakkını kaybedecektir.
Hayata Kast, Pek Kötü ya da Onur Kırıcı Davranış
Özel boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Bazı durumlar dahilinde intihara yönlendirmekte hayata kast bağlamında incelenebilmektedir. Ancak, boşanmak için bu sebebi kullanmak isteyen eş, diğer tarafın onu başkalarının önünde küçük düşürdüğünü kanıtlaması ve bir dayanağa dayaması gerekmektedir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme boşanmanın nisbi sebepleri arasında yer almaktadır. Bu sebebe göre dava edilen eşin işlediği suçun yüz kızartıcı olması gerekmektedir ve haysiyetsiz hayat sürme sebebini kullanmak için de dava edilen eşin bu hayat sürme şeklinin devam etmesi şartı aranmaktadır. Bunun en iyi örneği sürekli sarhoş bir eşin haysiyetsiz hayat sürdüğü kabul edilirken, ara sıra içki içen eşin haysiyetsiz hayat sürdüğü söylenememesidir.
Terk
Terk sebebinin kullanılması için eşlerden birinin evi terk etmesi veya diğer eşin onu evden kovması ve hatta kabul etmemesi gerekmektedir.
Akıl Hastalığı
Akıl hastalığı sebebinin kullanılabilmesi için dava edilen eşin evlilikten önce böyle bir sorununun olmaması gerekmektedir. Eğer evlilikten önce de böyle bir durum söz konusuysa da evlilik kendiliğinden hükümsüz sayılabileceği için boşanmaya bile gerek kalmadan evlilik düşebilmektedir.
Evlilik Birliğinin Sarsılması
Evlilik birliğinin sarsılması genel boşanma nedenleri arasında sayılmaktadır. Bu neden kapsamında anlaşmalı boşanma, fiili ayrılığa göre boşanma ve halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen boşanma sebepleri değerlendirilebilmektedir.
Anlaşmalı Boşanma
Minimum bir yıllık bir evlilik birlikteliğinin olması gereken bu boşanma yönteminde eşlerin maddi ve manevi olarak tüm koşullarda ortak karara varmış olması gerekmektedir. Bu koşullar nafaka, velayet, tazminat gibi birçok kararın ortaklaşa olacak şekilde kabulü ve rızası biçiminde gerçekleştirilir.
Anlaşmalı Boşanma kararı veren eşlerin mahkemeye bizzat katılarak boşanma iradelerini açıklamaları ve protokoldeki imzalarını atmaları gerekmektedir.
Fiili Ayrılık (Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması)
Herhangi bir sebebe dayandırılarak açılmış bir boşanma davası reddedildikten sonraki süreçte üç yıl geçmiş ise ve bu süre boyunca eşler hala bir araya gelmemişse, fiili ayrılık sebebiyle boşanmaları gerçekleştirilebilir.
Evlilik Birliğinin Sarsılması
Taraflar boşanma konusunda anlaşamıyor ve de eşler arasında fiili ayrılık koşulu da gerçekleşmemiş ise evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ileri sürülerek boşanmayı isteyebileceklerdir.
Kıskançlık, dedikodu, hakaret, suçlama gibi birçok neden bu sebep kapsamında ileri sürülebilmektedir ve kanun koyucu herhangi bir kısıtlama koymamıştır. Kural olarak daha kusurlu eşin davası itiraz durumunda reddedilebilmekle birlikte, dürüstlük kuralının gerektirdiği hallerde az kusurlu eşin itirazına rağmen eşlerin boşanmasına karar verilebilmektedir.